29 Ocak 2016 Cuma

Zamanın da Atılmış Başlık



Sessizliği seçtim ben yıllar önce, tıpkı senin bensizliği seçtiğin gün gibi...

Sadece boş konuştum seçimimi yaptığım günden sonra. Maksat muhabbet olsun misali. Doldurmadım cümlelerin içini. İçimden konuşuyorum dolu dolu cümlelerimle. Bir gözyaşı varsa içimde ki cümlelerde dökülecek, dışarı akıtmadım hiçbir damlasını.

İçime ağlamayı öğrendim sessizliği seçtiğim günden sonra...

Sessizlik soğuk, yıpratıcı ve yıkıcı. Hep hasta gibi hissettirir kendisini insana. Ve hastayım. Sensizliğin getirdiği sessizlikle hastayım. Cümlelerim boş. Öğrendim içimden konuştuklarımı klavyenin tuşlarına vurmayı. Bazen iyi geliyor, bazen okudukça daha çok sessizliğe gömülüyorum.

Kara delik gibi sessizlik...

Yutuyor insanı, kalbinin atışını duyuyorsun, Kan akışını hissediyorsun şakaklarında. Tıpkı migren gibi beynin içinde olduğu küreye sığmıyor, deliriyorsun. Göğsün kalbini daraltıyor ve içinden konuştukça yakıyorsun bir sigara daha.

Saklamaktır sessizlik, aynı zamanda saklanmak...

Her sigara da, her açtığın bira da, rakının ilk dublesinde ve masadan kalkamayacak durumda olsan bile son dublesinde. Gömersin cümlelerini bazen şişelere, bazen kadehlere. O gömdüğün cümlelerini içersin yudum yudum, içini bulandırsa bile, miğdeni kaldırsa bile. Bazen o cümleleri çok fazla gömersin kadehlere, sessizliğine içersin. Notalara gömersin müzik olur kulağına çarpar, kadehlere gömersin iç organlarına çarpar. Sarar dört bir yanını içinde ki cümleler. Sonra bir vakit gelir kusarsın, defalarca kusarsın. Çekersin sifonu, defalarca çekersin, cümleler gitti zannedersin. Uyuya kalırsın bir köşede. Sabah kendine sarılmış bulursun kollarını. Kalkarsın yüzünü yıkamaya ve aynaya bakarsın o ağrıyan başınla. İşte o an kırbaç gibi vurur sessizlik yüzüne. Yüzünün ortasında kırbaçın izini, acısını hissedersin.

Sessizlik böyledir işte, bir kere alıştınmı bırakamazsın, yüzleşirsin her saniye kendinle...

                                                                                                        Mustafa Selim YÜCEDAĞ